2.GÜN | KONUŞAN KİTAPLAR BLOG TURU | BAKİRE (the VIRGIN of SMALL PLAINS) by NANCY PICKARD


Herkese tekrar merhaba, Konuşan Kitaplar ile Blog Turları'nın ikinci gününe hoş geldiniz.
Turun ilk kısmında sizler için Ön Okuma hazırlamıştım. Şimdi ise sizlerle Bakire hakkındaki yorumumu payalaşacağım. Ama önce isterseniz turumuzu tamamlamak için linkleri vereyim:
 
Tur Takvimi;

15 Aralık 2012

16 Aralık 2012


Kitap Yorumu - 8 blog* birden…
 *8 blog’un birden yorumlarını http://konusankitaplarileblogturu.wordpress.com adresinde bir arada bulabilirsiniz…
 
Seri değildir.
Spoiler içerebilir!
Blog turuna hoş geldiniz ;)

Kitap akıcı ve konusu öyle ilgi çekici ki sürekli bir "ne oluyor, bunun sırrı ne?" sorusuyla kitabın sonunu getirmeye çalışıyor insan. Bu bağlamda okurken gerçekten keyif alarak okuduğum bir kitap oldu Bakire.

Kitap bizi sizin de ön okumadan bildiğiniz gibi karlı bir kış günü baş bayan karakterimiz Abby'nin eski sevgilisinin annesi ve hayatını zindan eden uyuz Nadine'i görmesi ve bir anlık yaptığı kaza ile karşılıyor. Bu kazadan sonra yazar bizi
geçmişe, olayların başladı o güne götürüyor. Abby ve Mitch'in evde anne babası olmasına rağmen gizli buluşmalarıyla başlıyor ve bir diğer karakterimiz Rex'in babasına yardım için karda kışta ineklerin doğumuna yardım etmesi ile devam ediyor. Bu üç gencin ortak noktası ailelerinin çok iyi arkadaş olması. Aslında olmasıydı. Çünkü Rex'in karda bir genç kız cesedi bulmasıyla ortalık karışıyor ve her şey değişiyor. Ailelerin arası açılıyor, iki ayrılmaz sevgilinin arasına bir sır giriyor, çok iyi arkadaş bu 3 gencin yolları ayrılıyor. Tabi Abby ve Rex yıllar sonra tekrar konuşmaya başlıyor ama Mitch kasabadan tamamen gittiği için onu kitabın ilk sayfalarında yalnızca geri dönüşler sayesinde görüyoruz. Daha sonra olaya Mitch'in de dahil olması ile 3 genç tekrar bir araya geliyor ve bu cinayet hakkındaki gerçekleri ortaya çıkarırken, geçmiş pişmanlıklar ve kırgınlıkları telafi ediyorlar.

Kitap, Bakire'nin sırrını araştırsa da daha çoğunlukla bu ölümden sonra dağılan hayatlara yer veriyor. Gizemi bu hayatların cinayete kurbana giden kızla olan geçmişleri ve o dönemde yaşadıkları ile adım adım çözüyor. Kesik kesik olaylarla ilgisi olanların hayatını gösterip adım adım bizi çözüme götürüyor. Çok detaya boğmadan güzel ve hoş bir tarz. Bu nedenle kadının tarzını sevdiğimi belirteyim. 

Kitabın başında küçüklüklerinden beri birbirlerine aşık olan çiftimiz Abby ve Mitch'in yıllarca ayrı olması ve binbir zorluk yaşaması beni oldukça üzdü. Zaten oldum olası aşıkların ayrı olmasına, sevenlerin kavuşamaması olayına üzülür sonra da sinirlenir dururum. Tabi üzen yönü sadece bu değil. Çünkü bu cinayet sadece aileler ya da çocuklar arası bağı bozmamıştır. Küçük ailelerin kendi içlerinde olan bağı da bozmuş ve bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasını sağlamıştır. Bu sebeplerle kitabı okurken yer yer kayıp yıllara bir üzüntü duyuyorsunuz.

Günümüze gelirsek; Rex kasaba şefidir, Abby kendi işine sahip bir peyzajcı, Rex'in abisi ve tam bir pislik olan Patric babasının çiftliğini idare ediyor ve yakışıklı ama yaşadıkları yüzünden intikam dolu Mitch ise hali vakti yerinde bir avukattır. 
Kitap boyunca her zaman Abby ve Mitch'i sevdim. Rex karşılıksız hissettiği duygular, sakladığı sırlar, zorlandığı şeyler ve yaşadıkları yüzünden sempati duyulacak biri gibi gözükse de sessiz kalması gözümdeki değerini düşürdü. Bu sebeple onun hakkında biraz iyi şeyler hisetsem de bolca negatifim. Patrick'den bahsetmeye gerek bile yok. Belki geçmişte Bakire'ye bir iki iyilik yapmış bile olsa özünde kötü biri ve başına gelenleri hak etti her zaman.
Genel olarak karakterler çokça gözükseler de yazar çok da derinlemesine bilgiler verip sıkmıyor bizi. Diğer birçok karakteri ise ana karakterlerimizle etkileşimi sonucu görüyoruz.

Başta katil hakkında bir tahmininiz var ve kitap sonlara doğru katili yavaş yavaş açık etse de siz sakın benim gibi yapıp da yazarın oyununa gelmeyin. Zira işler hiç de umduğunuz gibi çıkmıyor ve işaretler sizi sevmeseniz de bu konuda suçu olmayan birine götürüyor. Aslında yanlış tahmini de bu sağlıyor. Kitabı okurken karakterin arasına dalıyor ve belki de ön yargı yapıyorsunuz. Bu da sizin aslında öyle olmasını isteseniz de yanlış bir tahmin yapmanıza neden oluyor.

Kitabın sonlarına doğru yazarın olayı uzatması "artık her şey ortaya çıksın" diyerek sabırsızlanmama, bu sebeple de sinirlenip gerilmeme sebep oldu. Her şey ortaya çıktıktan sonra yapılan final tamam iyiydi ama beni tatmin etmedi açıkçası. Aceleye getirilip bitirilmiş gibi geldi bana. Bir de baştan beri şu sakat kızı hep gereksiz buldum ya da anlamını çözemedim.

Kitap bu son sayfaları görmezden gelirsek alıp okumaya kesinlikle değecek bir kitap. Tamam belki öyle ahım şahım bir aksiyonu ya da çok gerdirici öğeleri yok ama unutmayın burası herkesin birbirini tanıdığı küçük bir kasaba. Ve şey normal bir gerçeklik. Hem mutlu sonu var. Benim için olmazsa olmaz parçası. O nedenle rahatlıkla okumanızı tavsiye ederim ;)

Desteklerinden dolayı Ephesus Yayınları'na teşekkür ederiz.
Bir dahaki blog turumuzda görüşene kadar kendinize iyi bakın.
Keyifli okumalar!




Yorum Gönder